Eskiler, bir türlü aradığına kavuşamayan, huzuru bulamayan, hep şikâyet edenlere “aç mısın, açıkta mısın?” derlermiş.
Dünün istek ve ihtiyaçları arasında dengesini bulamayan insanlara karşı bunu söyleyen atalarımız bugünün insanı için “Çok toksun da ondan mı acaba?” der oldu.
Peki! Ne değişti dünden bugüne?
Öyle ya, geçmişte kimsenin ulaşamayacağı imkânlar artık herkesin elinde, hemen yanı başında. Ulaşmak o kadar da zor değil.
Geçmişte hükümdarlara bakıyorsun. Hiçbir padişah, bugün bindiğimiz en basit arabaya bile sahip olamadı. Bir yerden bir yere gitmek için at üstünde aylarca yol gitmeleri gerekiyordu. Haber almak için her kim olurlarsa olsunlar atlılara, güvercinlere mahkûmdular. Kimsenin elinde dünyanın her noktası ile anında iletişime geçecek imkân yoktu. Ki bu insanlar dünyanın en güçlü isimleri olarak tarihte yerini alan insanlar. Şehrin ileri gelenleri değil. Üst rütbe asker değil. Ülkenin zenginleri değil. O ülkelerin padişahlarından bahsediyoruz.
Ama bugün bakkal Mehmet amcanın bile kapıda arabası var. Cebinde telefonu ve evinde interneti var. Daha ötesi nerdeyse cebinde telefonu olmayan yok. Dünyanın bir ucuna bir tuşla ulaşabiliyoruz. İletişim kurabiliyoruz. Dünyanın en uzak noktasına gün içinde uçak ile gidebiliyoruz. Bir padişahın sahip olamadığı imkânlara sahibiz.
Şimdi sokağa çıksak çok ses duyarız ama iyi ama kötü şeyler. Mutlu da olsa mutsuz da olsa yine de daha hayatında eksik neler neler sayabilir insanoğlu. Birileri onu dikkate almamıştır. Biri ona eksik ödeme yapmıştır. Başkası onu hak etmiyordur. Bu paralara geçim olmazmış. Bu işte çalışırsa kızlar dönüp bakmazmış. Kariyeri için bunlar yeterli değilmiş. Çocuklar büyümüş, bu ev artık onlara yetmiyormuş. İşin özü uzar gider.
Demem o ki; gittikçe artan istek ve ihtiyaçlarımız padişah da olsan fakir de olsan olacak. Her dönemde mutluluk da mutsuzluk da olacak. Kimi zaman bu niye yok diye üzülürken zaman gelir iyi ki olmadı diye sevinir. Bir süreç olacak işte her şey akıp giderken bir anda basit bir şeyden her şey alt üst olur. Bunlar olur. Bugün fakir yarın zengin olunur. Huzur da olur. Huzursuzluk da olur. Bir yemek yersin doymakla kalmaz tatmin olursun. Bir yemek yersin kral sofrası olur ama orda gerginlikten bir şey anlamazsın. Peki, bunun nedeni sahip olduğumuz ya da olamadığımız imkânlar mı? Sadece imkânın olması yeterli mi?
Değil demek ki mesele bitmiyor.
Peki, o zaman ihtiyacımı da isteğimi de karşılayacak bu kadar imkân olan bir dönemde insanlarının içinde bulunduğu durum nedir?
İnsan kıyaslar bakar tartar. Uzağa mı bakar? Yakına mı bakar? Geçmişteki insanlara mı? Bugün yaşayanlara mı? Demek ki insan gözünün gördüğünü kısas alır. Bir lokma bir hırka dönemi geçmiş. İnsanın aç olması başka açlık hissetmesi başka. Babalarımız anlatır sofrada bir çeşit yemek olur doyardık. Şimdi üç çeşit ben bunu yemem diyebiliyoruz. Ama daha açım. Açlığım karnımın doyması için mi artık? Yoksa gözümün doyması için mi? A marka telefonum var. B marka niye yok diye dertlenebiliyoruz. Anlıyoruz ki insanın ne kadar tok olduğundan ziyade nelere aç olduğu önemlidir. Aslında açlığımız neredeyse zafiyetimiz yani hassasiyetimiz orada olduğunu kavrayabilmemiz gerekir.
Ne açız ne açıktayız. Açlık hissettiğimiz şeyler var. Başarı, aşk, evlilik, kariyer, çocuk uzar gider liste.
Herkesin hassasiyetleri öncelikleri var.
Peki, senin açlığın nerde?
Bitmeyen isteklerimiz, bitmeyen mutsuzluklarımız.
YanıtlaSilKaleminize, yüreğinize sağlık
bu kadar güzel anlatılabilir di günümüz 👏🏻
YanıtlaSilSomut ihtiyaçlarının peşinden giden insan, gerçek açlığının farkında bile değil ..
YanıtlaSilPeki açlığım nerelerde? ... Çok teşekkürler bu faydalı yazı için🌿
YanıtlaSilAçlığın doğru yere oturtulması meğer ne önemliymiş
YanıtlaSilOlmaması ne güzel olmakmış aslında…
YanıtlaSilNe kadar güzel bir konuya değinmissiniz. Bunu ayırt etmeye ihtiyacımız var.
YanıtlaSilİnsanın aç olması başka açlık hissetmesi başka. Gerçekten çok güzel bir farkındalık. Teşekkür ederim
YanıtlaSilİnsan mutsuz oldukça bunun çözümünün daha çok tüketmek olduğunu zannediyor ama tükettikçe mutsuzluk artıyor
YanıtlaSilİnsanın aç olması başka, açlık hissetmesi başka.. emeğinize sağlık
YanıtlaSilAçlığım nerede hakikaten 🤔
YanıtlaSilİnsanların hergecen gün ne kadar doyumsuz olduğunu geçmişte elindeki imkanların az dahi olsa sukredebjldigi şuan herseyin olduğu herturlu imkanının olduğu ama şukursuz oldugunu anlatıyor yada ben öyle anladım 😊😊
YanıtlaSilinsanın ne kadar tok olduğundan ziyade nelere aç olduğu önemlidir…
YanıtlaSilAçlıklarımız nerelere yerleştiriyoruz acaba? Eskiden ah bir evim, bir arabam olsa diyorduk, 4 duvar, tekerlek yeterken şimdilerde daha büyük evler, yazlık da olsun, çiftlik de olsun. Arabamın 4 tekerleğinin üzerindeki kaportası da güzel olsun diyoruz. Aslında açlığımızı doyurmak ile ilgilenmiyoruz, açlığımızı büyütme çabası içindeyiz sanki toplumca?
YanıtlaSilBu yazıdan da anlaşıldığı gibi aslında bugün hepimiz artık açıktayız. Her birimiz doyum beceresini yitirmişiz. Hep daha fazla, daha fazla diye didinip duruyoruz. Peki, biz ne zaman doyacağız? Kara toprak bizi doyurabilir mi?
YanıtlaSil