Ayşe bu sene okulda yine çok yoruldum diye düşündü. Sürekli kendine, “bıktım artık bu okuldan!” diyordu. Oysa okula isteyerek girmişti, yıllar içinde “Yeter! Tüm güzel yıllarımı burada harcadım. Ne için sanki! Mezun olanlara soruyorum ‘Hala sabahlıyoruz Ayşe, sabahlamalar bitmiyor!’ diyorlar. İstemiyorum ben!” diye düşünmeye başlamıştı.
Ayşe mimarlık okuyordu. Tüm okul hayatı çok yoğun geçmişti. Dönem açılır açılmaz başlıyordu yazılması gereken makaleler, finaller, jüriler, teslimler… Okulun temposu çok yüksekti, Ayşe bir türlü yetiştiremiyordu. Dersin başına oturunca “Yok, içime sinmiyor, olmadı istediğim gibi…” diye diye saatlerini harcardı çok da önemli olmayan şeyler için. Bu da diğerlerinden daha çok yorulmasına sebep olurdu. Herkes bitirirdi ödevini, onunkiler hep yarım kalırdı. Herkes sınavı yetiştirirdi, onunki hep eksik… “Ayşe’cim sınavda ki soruların cevabını bildiğini biliyorum ama yetiştiremediğin için en düşük puanı sen aldın. Bunu konuşalım.” demişti bir defasında bir hocası. Bütün okul hayatı boyunca zamanı istediği gibi yönetememişti. Hafta içi ödevleri gece geç saatlere kadar yapıyor hafta sonu ise sürekli uyuyor, geç kalkıyor sonra da arkadaşları ile buluşuyordu, tam pazar akşamı yapacakları aklına geliyordu.
Bu yüzden “Yeter!” diyordu. Bıkmıştı. “Zaten olmuyor bir türlü, bitse artık şu okul!” “Yeter! Bir tatil olsa da evime dönsem, günlerce uyusam!”, diye geçirdi yine içinden.
Her bunaldığında tatil hayali kurardı. Hayalinde istediği kadar uyumak, sınırsız yiyip, içmek ve gezmek vardı. Tatil geldiğinde ise hayalindeki gibi uyuyarak, gezerek, yiyerek tatilini geçirirdi. Arkadaşları da öyleydi. Tatil onlar için uyumak ve hiç bir şey yapmamak demekti ta ki okullar açılana kadar…
Ama kendini mutsuz ve gergin hissediyordu. Bir süre sonra tatilde yaptığı hiçbir şey ona keyif vermemeye başlıyordu. Tatilin sonunda hayalindeki gibi keyifli vakit geçirmediğini fark ediyordu.
Bu yüzden bu sene tatilini farklı geçirmek istediğini fark etti.
İnsan hangi tatilden keyif alır acaba? Başka ne yapabilirdi ki?
Başını alıp ülke ülke dolaşmak mı?
Tertemiz denizde sonsuzluğu kucaklarcasına kulaç atmak mı?
Mis gibi çam kokulu ormanlarının içinde bir hafta dinlenmek mi?
İnsan nereye giderse gitsin kendisini ve düşüncelerini de götürüyorsa, nasıl uzaklaşabilirdi problemlerinden ve gerçek anlamda nasıl dinlenip tatil yapabilirdi?
Ayşe bu düşüncelere dalmışken gözüne gazetede bir haber çarptı “Tatil için çalışıyoruz” diye yazıyordu.
Tatil için çalışmak nasıl olabilirdi?
Geçen akşamda babası : ‘’İnsan tatil için çalışmamalı tekrar çalışabilmek ve dinlenmek için tatil yapmalı. Hayatta her şey hareket halindeyken, insan da hareketini durdurmadan yaşamını sürdürmelidir. Mesela gece olup ortalık sakinliğe büründüğünde vücudu uyku ile dinlenir ve zihnide temizlenir. İnsanın iyi uyuması içinde gün boyu çalışmak hem vücudu hem zihni faydalı işler ile meşgul etmek gerekir. Yalnız insan gün boyu çalışmazsa vücudu içinde biriken enerjiyi atamaz ve gecede iyi uyuyamaz.” demişti babası.
Ayşe şunu fark etti, gerçekten dinlenmek ve tatil için bunu önce hak etmeliydi. Ayşe babasının dediklerini düşünürken proje teslimi için çok çalıştığı günleri hatırladı. Projeden geçtiğinde arkadaşlarıyla birlikte keyifle kahve içtiğini hatırladı. Ne güzel gelmişti o kahve, sanki tadı bile daha güzeldi.
Hemen gözünün önüne arkadaşı Nalan geldi. Arkadaşı Nalan hukuk fakültesi öğrencisiydi. Okula başladığının ilk yaz tatilinden itibaren bir hukuk bürosunda çalışmaya başlamıştı. Çalıştığı hukuk bürosundan ücret talep etmemişti. Getir götür işleri yapıyordu çay demliyordu, temizlik yapıyordu. Ufak ufak da işleyişi öğrenmeye çalışıyordu. Ayşe bir gün arkadaşı Nalan'la çay içerken’’ ne kadar ücret alıyorsun?’’, diye sordu. O da bu işi bir ücret karşılığı yapmadığını ve işi öğrenmeye çalıştığını vurguladı. Ayşe çok şaşırmıştı ’’kızım sen aptal mısın? Bu devirde ücretsiz çalışılır mı? Senin hiçbir şeye ihtiyacın yok mu?’’ dediğinde Nalan orada öğrendiklerinin çok kıymetli olduğunu söyledi. Bu hayatta her şey para demek değildi. Önemli olan buralarda iş ile ilgili ufak ufak deneyim sahibi olabilmektir. Yıllar sonra bu konuşma aklına geldi. Meğer Nalan ne kadar haklıymış, diye düşündü.
Ayşe seneye mezun olacaktı. Bu sene hem okul hem de staj dönemiydi. Bu nedenle bu sene tatilini farklı geçirmek istediğini fark etti. Bu yaz aynı Nalan gibi tatilde çalışacaktı, yarı zamanlı çalışırım hem işimi öğrenirim hem de tatilimi hak ederim diye düşündü. Önce işe başlayınca sudan çıkmış balığa dönmüştü, sonuçta her şey okulda öğrenilemiyordu. Teorideki bilgiler pratiğe dökülünce işler umduğu gibi olmamıştı. Bir ofiste çalışmanın zor olduğunu, ancak eve gittiğinde çok mutlu olduğunu fark etti hafta sonlarını çok daha keyifle geçiriyordu.
“Keşke tatil günlerini boş geçirmeseydim!”
“Keşke daha önce mimarlık ofisinde yarı zamanlı çalışsaydım. Haftada 3 gün olsa bile olurdu.” “Para bile vermeseler de olurdu keşke bir ofise gitseydim yarı zamanlı.” “İş yaptırmasalar, sadece fotokopi çeksem bile olurdu. En azından projeleri incelerdim, Nalan ne kadar haklıymış.” “Müşteriyle nasıl konuşulur onu öğrenirdim.” diye düşündü.
O yüzden, bu yaz tatilinde kim o üniversite hayatıyla ilgili bir şey danışsa şunu hemen şunu söylerdi: “Aman tatillerini boş geçirme! Okuduğun bölümle ilgili bir yerlerde küçük çapta çalışmaya başla. ‘’
Babası Ayşe’nin bu gelişimden o kadar memnun oluyordu ki Ayşe pişmanlığını ifade ettiğinde ‘’kızım zararın neresinden dönsen kar kendine merhamet et, bak bu sene okulda son senen bu seneyi diğerlerinden farklı daha eğitimine hâkim geçireceksin. İş hayatına çok iyi bir hazırlık olacak’’ dedi.
Evet, insan hareketini durdurmadan hayata devam etmeliydi. Önce üretmeli sonra tüketmeliydi, mutlu olmanın sırrı buydu. Tıpkı anneannelerimiz gibi. Ne yapar anneanneler? Televizyon izler, bir yandan da komşusunun yeni doğan torunu için patik örer. Bir yandan arkadaşlarıyla sohbet eder, bir yandan bir kapta buzluğa atmak için bezelye ayıklıyordur. “Oturayım azıcık.” der. Otururken sarma sarar “Bizim torunlar gelince yerler.” der. İşlerini bitirir, “Ay dinleneyim biraz.” der oturur, otururken boş durmaz, kıyafetindeki minik söküğü diker. Bir bakarsın eski dantellerden yatak örtüsü yapmış, bir bakarsın torununa pijama dikmiş… Fabrika gibi sanki. Her an üretim devam ediyor. Hiç mutsuz bir anneanne ile karşılaştık mı? Ya da depresyonda bir anneanneyle? Anneanneler hep mutludur, gerçekten mutlu. Birden hatırladı ütülerini yapmamıştı. Kendini ütülediği kıyafetini gardırobuna asarken düşündü. Gerçek tatilin zevkini insan üretirken alıyordu.
‘’Üret ki tatil mutluluğunu hisset Ayşe” dedi kendine…
Hareketi durdurma. Üretimi durdurma.
Eğer gerçekten mutluluk istiyorsan, tatilde dinlen ama hareketini durdurma. Çalışmalarına kendi hızında devam et ki gerçekten yol alabilesin, başarıya gerçekten ulaşabilesin.
Tatil, atalet kelimesinden geliyormuş... Ne güzel yazmışsınız, atalette kalmamak için hep hareket gerek
YanıtlaSilhareket=bereket
YanıtlaSilBabam şöyle derdi tarlaya gidip yorulup sonrası da yanımızda getirdiğimiz soğuk ayranını içerken”oh mis gibi, yorulmadan içtiğinde bu tadı alamıyorsun kızım”.🌺
YanıtlaSil