Halil-İbrahim kardeşlerin hikâyesi vardır. Birisi evli, çoluk çocuğu var... Diğeri ise bekâr yeni düzen kuracak... Bir akşam kardeşlerden evli olan bekâr kardeşini düşünerek, o daha kendisine bir düzen kuracak diye, buğdayından bir kısmını götürür ve kardeşinin payının üzerine ekler. Bekâr kardeş de kendisinin sonuçta tek kişi olduğunu düşünüp, abisinin bir ev geçindirdiğini düşünerek, o da kendi payından, abisinin buğdayına ilave eder. ALLAH; bu kardeşlerin kendi ihtiyaçları olmasına rağmen, birbirleri için yaptıkları bu ikramlı hallerinden öyle razıdır ki, iki kardeşin de şaşıracakları şekilde buğdaylarını öyle bir bereketlendirir ki, taşımakla bitiremezler…
İnsan ne zaman başkasına verebilen olur? Nasıl olur da kendi isteklerinden uzaklaşıp başkasını düşünebilir? İnsanoğlu muhtaç yaratılmış, hepimizin türlü türlü istekleri var. Tek başımıza o ihtiyaçlarımızı, isteklerimizi karşılayamıyoruz. İnsan, istediği her şey olsun ister, hep kazanmak ister. Hep kendisine verilsin, kendisinin olsun... Aldıkça doyabileceğini zanneder ama işin ilginç yanı, aldıkça daha da aç, daha da istekle dolar. Bir türlü doyuma ulaşamaz… Nasıl olur da kazandığını zannederken, aslında kazanamaz, mutlu olamaz insan?
Çoğu insanın bilmediği şey şudur; insan kendi isteklerine değil de, başkasının ihtiyaçlarına odaklandıkça ve onları karşıladıkça kendi ihtiyaçları karşılanmaya başlar ve kendisini daha mutlu hisseder. Açlığını hissettiği şeylerin açlığı gitmeye başlar, yerine sürekli bir huzur ve dinginlik hali gelir. İnsan hayatında bilinçli bir şekilde açlık oluşturmalıdır ki, hayatının bir kıvamı olabilsin.
İnsan zaman zaman hayatına dönüp şöyle bir bakmalı…
Bir yerde olduğunda varlığın orayı ne kadar hafifletiyor, yük olan değil de ne kadar yük alansın? Sen yokken yokluğun ne kadar belli? Pek de iyi bir gününde değilken, sende neşe yokken, hayatında bazı şeyler çok da yolunda gitmezken o ortama neşe verebilen misin? Borcun varken, sen ihtiyaç sahibi iken "RABbim bana bir şekilde yardım eder" deyip, sırtını RABbine dayayıp başkasına borç verebilen misin? Sen evlenememişken, henüz bir aile kurmak için geceleri RAB bine dualar ederken, yakın arkadaşının düğününde kendi düğünün gibi eğlenenlerden, onun güzel bir aile olması için dua edenlerden misin? Erken yaşta kadınsı hormonlarınla ilgili sıkıntı yaşasan ve doğal yolla bebek doğuramayacağını söylese de doktorlar, sen bir bebeğin açlığını çekerken, çevrendeki kadınların anne olması ve hayırlı evlatları olması için kalpten dua edebilen misin? Müşterin olmadığı halde, işlerin iyi gitmezken, komşunun senden daha uzun zamandır müşterisi gelmedi diye, uzun zamandır da ilk defa kapına gelmiş olan bir müşteriyi komşuna gönderebilen misin? Senin çok ihtiyacın varken, sen başka birinin ihtiyacını kalpten karşılayabilen misin?
İnsan, hayatta sadece kendi çıkarına hamleler yaptığında kazanır gibi görünür, öyle de zanneder... Ama bilmez ki asıl kazanç; birilerine de destek olabildiğimiz, ihtiyaç giderdiğimiz yerlerdedir... İlişkilerde, ticarette, usta-çırak, öğretmen-öğrenci ilişkilerinde…
Kazanmak...
Sadece ticarette mi kazanır insan? Öyle ya bir alma verme dengesidir bütününde asıl olan... Peki, biz bu hayatta ne kadar ihtiyaç gideren taraftayız? Ne kadar başkasının lehine olmaya çalışıyoruz... Bulunduğumuz yere ne kadar fazlayız? Bir yerde olmadığımızda ne kadar belli oluyor yokluğumuz?
Sarp yokuş nedir, bilir misin?
İşte kazanmanın perde arkasındaki kısım oradadır. Tıpkı zamanı geldiğinde filizlenmek üzere, toprağın dibine gömülen ve görünmeyen tohumlar gibi... Öyle ki, her tohumun gücü ve bereketi de, o sarp yokuştaki zahmetine göredir...
İhtiyacın varken, verebildin mi?
Sende yokken, olanı paylaşabildin mi?
Çok yutkunduğun anlarda, sessizliğe bürünüp, zoraki tebessüm edebildin mi karşındakine...
Özgürlüğünü nasıl kısıtladığının kendisi bile farkında olmayana, onun o bağımlılığından çıkabilmesine destek olmaya çalıştın mı?
Ne kadar dert edindin sen konfordayken, saniyelerle canını kurtarmaya çalışan kardeşlerini?
Ne kadar uyumlanmaya çalıştın yaşantınla onlara... Elin onlara uzanamasa bile, kalbinden ve dilinden dökülen dualarla, onlarla bir olmaya çalıştın mı mesela…
Ya da onsuz asla yapamam, o olmazsa olmaz dediğin kahvenden, çikolatandan, o kişiden ya da bağımlı olduğun yanlış alışkanlıklardan vazgeçebildin mi mesela...
Kendini özgürleştirebildin mi, seni tüm aşağı çeken yüklerinden, kendini azat edebildin mi?
Yokuş çıkarken insanın yükü ya çok hafif olmalı ya da yükü olmamalı ki o yolculuğu rahat geçsin, öyleyse nice sarp yokuşlarda yolda kalmadan çıkmak için, öncesinde o yüklerden kurtulmak gerek... Yükselmek için önce yükleri atmak gerek...
Sarp yokuşlar adı üzerinde yokuş yukarıdır, zahmetlidir, sancılıdır ama bir o kadar da insanı, mevcut yaşantısını başka bir lige taşıyan imaj ataklardır… Eğer insan bilirse kıymetini…
Ah insan… Bir sen… Bir bilebilsen… Herkes bilirdi o zaman…
Keşke bilseydim… Sarp yokuşa tırmanmak için can atardım… Kaçmazdım… İnsan kendi lehini istemez mi hiç… İstemez… Eğer bağımlılıkları gözünü karartırsa… Göremez… Gözleri sahteye dönerse, gerçeği göremez elbette…. Ah bir bilsem… RABbim seni bir anlayabilsem… Beni bir sevsen… Kulum desen… ALLAH razı olsun, kalbime dokundu…
Nasıl güzel bir yazı, emeğinize yüreğinize sağlık... İhtiyacın varken verebilmek... Sende yokken karşıdakinin olsun dilemek... Kendini azad edebilmek... Sarp yokuşlarda yükün olmaması... Demek ki yokuşu birlikte çıkmak en güzeli...
Ahhh ne güzel anlatılmış, her bir satır her bir cümle ayrı ayrı algılanması gereken detaylar… Yazıya emeği geçenler ALLAH emeklerinizi çabanızı kabul etsin sarp yokuşu yüksüz geçenlerden olun inşALLAH🤲🏼
İnsanın kendisinin ihtiyacı varken verebilmesi, paylaşabilmesi nefse çok ağır gibi gözüküyor ama vermeye başladıkça o iç huzurunun yerini hiç bir şey tutamıyor... Çok güzel bir noktaya temas etmişsiniz, emeğinize sağlık 👏
"Sarp yokuş" insanı olmak... İnsanın aklına bile gelmeyen yerlerdeymiş meğer... Ne istiyorsak, hissediyorsak o anda tersini yapmakmış meğer... Halbuki bize "yüreğinin götürdüğü yere git" demişlerdi... Peki o yürek doğruyu mu söyler her daim? ... 😊
Sarp yokuşlar adı üzerinde yokuş yukarıdır, zahmetlidir, sancılıdır ama bir o kadar da insanı, mevcut yaşantısını başka bir lige taşıyan imaj ataklardır… Eğer insan bilirse kıymetini… Tam da öyle bir imaj döneminde iken.... ne kadar anlamlı oldu:)
Hakikaten insan aldığını kendisinin olduğunu sanıyor. Ama tüketiyoruz bitiyor. Halbuki sadaka ,zekat, kurban gibi verdiklerimiz tüketim değil doğurgan üretim oluyor, bereketlendikçe bereketleniyor.😊
Keşke bilseydim… Sarp yokuşa tırmanmak için can atardım… Kaçmazdım… İnsan kendi lehini istemez mi hiç… İstemez… Eğer bağımlılıkları gözünü karartırsa… Göremez… Gözleri sahteye dönerse, gerçeği göremez elbette…. Ah bir bilsem… RABbim seni bir anlayabilsem… Beni bir sevsen… Kulum desen… ALLAH razı olsun, kalbime dokundu…
YanıtlaSilSarp yokuşlarda dosdoğru yol alabilmek dileğiyle...
YanıtlaSilKaleminize yüreğinize sağlık...
İnsan bir anlayabilse sarp yokuşun onun için ne kadar kıymetli olduğunu.. kaleminize ilminize sağlık
YanıtlaSilNasıl güzel bir yazı, emeğinize yüreğinize sağlık...
YanıtlaSilİhtiyacın varken verebilmek...
Sende yokken karşıdakinin olsun dilemek...
Kendini azad edebilmek...
Sarp yokuşlarda yükün olmaması... Demek ki yokuşu birlikte çıkmak en güzeli...
Ne güzel bir yazı kaleminize sağlık paylaşmak payına razı olmak soyutun kıymetini bilmek gerçekten ihtiyaç karşılamak insana yakışıyor
YanıtlaSilM.A.Çakır
YanıtlaSilkazanç insanoğlu hep somutta olduğunu zaneder oysa gerçek kazanç
soyuttur ve RABBİNİ ikna etmektır..
elinize sağlik
Çok faydalı bilgiler elinize sağlık 🌸
YanıtlaSilSarp yokuş... ne kıymetliymiş anlamı.. ne de kıymetliymiş çabası... sarp yokuşlarda düşe kalka da olsa gayrette olabilenlerden olalım inşALLAH...
YanıtlaSil"Bir sen… Bir bilebilsen… Herkes bilirdi o zaman…" bilebilenlerden olmak duasıyla...
YanıtlaSilAhhh ne güzel anlatılmış, her bir satır her bir cümle ayrı ayrı algılanması gereken detaylar… Yazıya emeği geçenler ALLAH emeklerinizi çabanızı kabul etsin sarp yokuşu yüksüz geçenlerden olun inşALLAH🤲🏼
YanıtlaSilİnsanın kendisinin ihtiyacı varken verebilmesi, paylaşabilmesi nefse çok ağır gibi gözüküyor ama vermeye başladıkça o iç huzurunun yerini hiç bir şey tutamıyor... Çok güzel bir noktaya temas etmişsiniz, emeğinize sağlık 👏
YanıtlaSilİnsanların normalde yaşadığı bir çok olay ne güzel ilişkilenmiş.. teşekkür ederiz 💐
YanıtlaSilİhtiyaç sahibinden ihtiyaç karşılamak.. O kadar sahitliklerim var ki.. Kaleminize saglik
YanıtlaSil"Sarp yokuş" insanı olmak... İnsanın aklına bile gelmeyen yerlerdeymiş meğer...
YanıtlaSilNe istiyorsak, hissediyorsak o anda tersini yapmakmış meğer...
Halbuki bize "yüreğinin götürdüğü yere git" demişlerdi...
Peki o yürek doğruyu mu söyler her daim? ...
😊
Kaleminize sağlık💐
YanıtlaSilSarp yokuş ama insanın miracı… Bilmez insan tüm yükselişlerin bu yokuşlardan sonra gerçekleşeceğini…Kaleminize sağlık
YanıtlaSilAhh keşke zaman varken bilebilsek, anlayabilsek, uygulayabilsek... Bu güzel yazı için teşekkürler
YanıtlaSilSarp yokuşlar adı üzerinde yokuş yukarıdır, zahmetlidir, sancılıdır ama bir o kadar da insanı, mevcut yaşantısını başka bir lige taşıyan imaj ataklardır… Eğer insan bilirse kıymetini…
YanıtlaSilTam da öyle bir imaj döneminde iken.... ne kadar anlamlı oldu:)
Hakikaten insan aldığını kendisinin olduğunu sanıyor. Ama tüketiyoruz bitiyor. Halbuki sadaka ,zekat, kurban gibi verdiklerimiz tüketim değil doğurgan üretim oluyor, bereketlendikçe bereketleniyor.😊
YanıtlaSilYükselmek için önce yükleri atmak gerek...Çok vurucu bir cümle.
YanıtlaSilNasılda anlamlı, tekrar tekrar okunası bir paylaşım olmuş. Her cümlesi ayrı bir pencere. Emeği geçenin emeğine sağlık.
YanıtlaSil