Dönerken Getirdiklerimiz ve Bulduklarımız

Bu hayatta başlangıçlar her zaman kolay değildir. İnsanoğlu hep yorulmadan, üzülmeden ve de çok çaba sarf etmeden istediklerini elde etmek ister. Peki, böyle çabucak elde ettiklerimiz bizi mutlu eder mi? Hepimiz bir süre sonra şunu anlarız; bu kadar ucuza aldığımız bir şey güzel ve faydalı olsa bile kıymetini bilmeyiz. İnsanı en çok kendisine faydalı olan bir şeyi keyifle yaptığında mutlu olur. Zaten bir süre sonra insan emeğini sevdiği için faydasında olan şey ona güzel gelir ve yapmaya devam eder. Bu da insanı dününden farklı ve yetkin kılar ve her şey küçük başlar, aynı ilkokula başlamak gibi…. 

Nilüfer için farklı bir sabah olmuştu. Eşi Zafer onun kadar etkilenmemiş gibiydi. ‘’İyi ki işten tüm gün izin almışım.’’ diye geçirdi içinden. Bugün okulun ilk günüydü. Yavrusu Çiçek ilkokula başlamıştı. Ah ne kadar hızlı geçmişti yıllar… Ayrılma vakti geldiğinde Çiçek, zeytin gözlerinden boncuk gibi süzülen yaşlarla ağlamıştı. Ne kendisinin ne de eşi Zafer’in söyledikleri işe yaramamıştı. Çiçek’in zorlandığını fark eden öğretmeni yanlarına gelmişti. Yüzünde hoş bir tebessümle arkadaşlarıyla ne kadar güzel vakit geçireceğini hem güzel bilgiler öğreneceklerini hem de hep birlikte oyunlar oynayacaklarını anlatıp Çiçek’e elini uzattı. Islak gözleriyle öğretmenine baktı, minik elleriyle kendisine uzanan elini kavradı. Nilüfer’le Zafer, arkalarından el sallarken birlikte okula gittiler. Eve dönmek için arabaya bindiklerinde sessizliği Zafer’in cümlesi böldü: 

“Önemli olan bir yerden dönerken ne getirdiğimiz ve ne bulduğumuzdur.” 

Eve gelene kadar başka bir şey konuşmadılar. Nilüfer’i eve bırakıp işe gitti Zafer. Nilüfer kendisiyle baş başa kaldı eve gelince. Çok garip hissetmişti kendini. Aylardır küçük bebeğim dediği kızını okula nasıl göndereceğini düşünmüştü. Birçok soru aklına takılmıştı. Her şeyini hazırlamış, kızına okulun hem faydalı hem de güzel bir yer olduğunu anlatmıştı. Artık okullu olunca, yeni şeyler öğrenince, hayatının daha farklı olacağını; kızının yaşına uygun bir dille anlatmaya çalışmıştı. Akşam kızının okuldan nasıl döneceğini de çok merak ediyordu.

‘’Şimdi işe koyulmalıyım, akşama yemek var, çamaşır, ütü var.’’ diye düşündü. Hemen işe koyuldu ve sonra bir an durdu. Kızını okula bırakınca üzülmüştü ama şimdi düşündü de aylardır böyle kendiyle kalmamıştı. İşini bitirince ‘’Güzel bir kahve yapıp uzun zamandır ertelediğim eğitim notlarına bakabilirim.’’ dedi. Sonra kendisinin okuldaki ilk günü geldi aklına. Aynı Çicek gibi oda ne çok ağlamıştı. Sonra öğretmenini çok sevmişti. Öğretmeninin ismi Sevcan’dı. Çok güler yüzlü ve tatlı dilli biriydi. İlk gün hep oyun oynatmıştı sınıfta, bilmeceler sormuştu. Sonra deftere ‘’Bir düz çizgi çizin.’’ demişti. ‘’Bu okul ne güzelmiş.’’ diye keyifle eve gitmişti. Bütün sınıfa iki ay içinde okuma öğretmişti Sevcan öğretmenleri. Öğretmenleri sınıfa gelince o kadar mutlu oluyordu ki bütün arkadaşları onun üzmemek için ödevlerini tam yapıyorlardı. Her hafta tırnak kontrolü yapıyor, kızların saçı dağılsa topluyordu. Bu yüzden annesine güzel tokalar aldırmıştı, saçı dağılsa hemen öğretmeninin yanına gidiyordu. Hatta bir gün hasta olduğunda okula yine öğretmeni üzülür diye gitmiş, sonra üç gün evde hasta yatmıştı. Annesi, babası çok seviniyorlardı okulu sevmesine. Hatta küçük kardeşinin de öğretmeni Sevcan öğretmendi. Çünkü o kadar çok evde bahsi geçiyordu ki kardeşi bile sahiplenmişti öğretenini, oda okula gitmek istiyordu. Kızının öğretmeni de çok tebessümlü şefkatli, disiplinli görünüyordu. Çiçek de öğretmenini ilk gördüğü zaman mutlu olmuştu.

Güler yüz; sevilesi yüz demektir… Tebessümün ise açmadığı bir kapı yoktur…

Birden aklına kocasının söylediği cümle yankılandı. Dönerken kızı ne getirecek ve kendini nasıl bulacaktı? Küçükken okuldan her geldiğinde annesi sorardı: ‘’Bugün ne öğrendin kızım? Tahtaya kalktın mı?’’ Annesi bu işi iyi biliyordu: ‘’Dönerken ne ile döndün ne getirdin?’’ diyordu. Bunları anlatırken annesinin kendisi için hazırladığı yemekleri yer, ödevlerini yapardı. Hele ilkokulda yapamadığı dersleri annesine sorunca, onun bu kadar bilgili olmasına, sabırla anlatmasına, kendisine destek olmasına şaşırırdı. Annesine okulu anlatınca, aklına takılan şeyleri sorunca birden her şey kolaylaşırdı. Okula gitmeyi de okuldan eve dönmeyi de çok sevmişti bu yüzden…

Şimdi kendisindeydi sıra… O da kızına soracaktı. Ona hem okula gitmeyi, sonrasında da evine dönmeyi sevdirecekti.  Bunları düşünürken, önce çocukluğundan bugüne kendi hayatını şöyle bir göz geçirdi. Dünden bugüne baktığında, hayatında yılların ona ne getirdiğini ve getirdiği şeyin karşılığı olarak ne bulduğuna baktı. Okulun, ailesinin ve kendi çabasının; hayatını, onu dününden daha iyi yaptığını düşündü. İstediği bazı şeyler olmamıştı, iyi ki olmamıştı. Ailesinden ve okuldan, geleceğini oluşturmak için çalışmayı ve bunu da keyifle yapabilmeyi elinden geldiğince öğrenmişti. Aynı ailesi ve öğretmenleri gibi çocuğuna doğru seçimler yapabilmeyi öğretebileceğini düşündü. Kızına, yaşadığı yıllardan ders çıkaran ve buna göre sonrası sağlam bir şekilde yapılandıracak bir anne olmaya hedeflemişti. Kendisi de kızının getireceklerini merakla bekliyordu.  

‘’Bak Nilüfer. Yeni bir başlangıç dolu dolu olsun.’’ dedi tebessümle…





Yorumlar

  1. Emeğinize sağlık 💐

    YanıtlaSil
  2. Dönerken güzellikle neşeyle ilimle dönmek için üretmek ile olur sanırım ne mutlu ilim alanlara ❤️🌺

    YanıtlaSil
  3. Zorluklar aşılınca güzellikler anlaşılıyor, emeğinize sağlık🌸

    YanıtlaSil
  4. Hatice Kesecek20 Kasım 2024 15:41

    “Önemli olan bir yerden dönerken ne getirdiğimiz ve ne bulduğumuzdur.”

    YanıtlaSil
  5. Aktarılanlar çok kıymetli, süreçler geçişler çok etkileyiciydi🙏🏼

    YanıtlaSil

Yorum Gönder